5 Aralık 2008 Cuma

istanbul aşkı

istanbula baktım dün omzumun üzerinden. Bunca yıldır ayakta durmayı başarmış, miliyon kişiyi barındıran bir şehir. Bir efsane. Geçmişine bakınca ürktüm birden, o kadar yaşlı ve bilge, o kadar büyük ve yorgun. Ama bir o kadar modern, o kadar yenilikçi, o kadar hayat dolu ve genç. Onca yıl ayakta kalmayı başarmış, her sokağında her bir evinde ne hikayeler saklıdır, kim bilir.
Onca güzelliği birarada tutan bir şehir bir tarihi eser. Bir efsane! O bir başkasıyla kıyaslanamaz. Yakışmaz bir başka isim ona.
Ne şiddetli fırtınalar, ne tipi nede yağmurlar onu yerle bir edemez. Ne bir kötü söz nede kötü bir görüntü onu kirletemez. O nu gören herkes ona aşık olur. Alıştınmıda bırakıp gidemez. Hiçbir yeri beğenmez, gidemez başka kollara.
Taşı, sokakları, insanları kalabalığı. Çöpü, trafiği, kuşu, köpeği. Herkes bir çatı altında yaşamayı kabul eder. Hepsi bir ortak aşk için yaşarlar bu çatı altında. istanbul aşkı için.
Başka bir aşktır bu, anlatılamaz. Kelimeler yetmez tarif etmeye. Şarkılar sözler yetmez hissetirmeye. Binlerce kişi anlatmak ister anlatamaz, anlatır ama yinede yetmez.
Herkes başka bir aşk besler ona karşı. Bambaşka dır istanbul aşkı.

ilkbaharı, çiçeklerin kokusu. Güneşin ışıkları sanki istanbulu daha farklı aydınlatır, ona başka bir güzellik verir. Serpilir istanbulun sokakları, karanfil kokar kaldırım taşları. Lale ler boy boy yarışırlar istanbula beğendirmek için kendilerini. Baharatların kokuları sarmaya başlar her semtin sokaklarını, tüm aktarlar döker ortaya hünerlerini. Tazecik malzemeler dizilir semt pazarlarına, sokaklar değişir birden olur sanki meyve bahçesi.
Insanlar dökülür yollara, herkes bir telaş bir heyecan içindedir. ilkbaharın heyecanıyla koşar herkes parklara, deniz kenarlarına. Çaylar demlenir balkonlarda sıgara dumanı sarar ince ince etrafı. Türk kahveleri, telveler, fallar ve dedikodular yankılanır sokak aralarında.
Sanki uykudan yeni uyanmış gibi dökülür çocuklar ve büyükler sokaklara. Çamaşırlar asılır mis gibi bembeyaz, sergilenir her bir çorap iplerin üzerinde sanatsal bir tavırla.
Çamaşır bahanesiyle komşular laflarlar bir iki dakika. Yemek kokuları dağılır ağır bir havayla apartmanların içinde. Hemen açılır kapılar pencereler ve hoşgeldin der insanlar ilkbaharın ferahlığı ile istanbula.

Yazın serpilir insanlar birden, sahiller dolar taşar. Taşıyamaz deniz insan selini, taşar sokaklara içerlere doğru. Yemekler pişer, dolmalar sarılır. Hafif yemekler hafif giyisiler ve hafif kokular yayılır caddelere. Renkler değişir birden, canlanır tüm mağazalar. Okullar tatile girer, azda olsa rahatlar istanbul sokakları.
Onca yükü taşımak kolay değildir elbette.
Ormanlar da ip atlanır, mangal yakılır. Parklar cıvıl cıvıl, çocuk ve ailelerin sesleriyle dans eder yapraklar.
Çilek reçelleri pişirir babaanneler. Dağıtırlar konu komşuya. Balık ve patlıcan kebabı yapılır balkonlarda. Her yer duman altı olur, haberleşir bacalar aralarında.

Denize atlar sokak çocukları, özenir kibar giyimli olanlar. Ellerinde dondurma küllahta, akmasın diye yalar anneler çaktırmadan çocukluklarına özenmiş bir şekilde.
Martılar azgın bir şekilde uçar bir iskeleden diğerine, tüm vapurları kovalarlar toplu bir halde. Simit yenir çay içilir vapur sefası böyledir. Derin bir nefes çekilir yosun kokan koyu yeşil boğaz suyundan. Güneşin sıcaklığıyla kemikleri ısınır milletin, kışa hazırlık olsun diye.

istanbul yine hareketli ama durağan.
Yeşilin her rengini sergiler istanbul. Herkes yine aşık olur yeniden. Geceleri müzik sesleri ile çalkalanır barlar sokağı. Geçemez kimse dokunmadan yabancı birine, sanki tüm dünya toplanmıştır istanbul gecelerine. Işık hüzmeleri yakamoz gibi yansır boğazın karanlığını bozar, gürül gürül dımptıs dımptıs. Kahkalar yükselir ve kalabalıkta kaybolur gider.
Hiç uyumaz istanbul, sabah akşam gece gündüz demez hep ayaktadır. Bekler ve izler.

Sonbaharın gelişini anlar istanbullular, yapraklar uçunca etrafta. Deniz dalgalanır biraz azar sonra durulur. Sakin bir hal alır sokaklar akşam üstü. Evlerden kokular yayılır. Ispanak mevsimidir, prasa karnıbahar pişer. Biber dolmaları, sıgara börekleri...Balıkçılar filelerini toplar, ufak bir mangalda afiyetle yerler midye kabukları arasında tazecik balıklarını. Rakı bardakları tokuştukça uzar geceler.
Yağmur yağdığında renkli renksiz tüm şemsiyeler serilir sokaklara. Insanlar koşar sanki yağmur koşanı ıslatmayacmış gibi. Taksiler durmaz ve hep doludur zaten. Deniz dalgalı ve koyu bir griye bürünmüştür. Yinede güzeldir istanbul. Her zaman olduğu gibi. Islak sokaklarda evlerin gölgeleri bir ressamın sanat eseri gibidir. Çocuklar çamurlar içinde oynar ve istanbulun tadını çıkartırlar.

istanbul derin bir nefes alır.
Kış gelir, kar yağar. Trafik karmaşık bir hal alır, ama yine herkes istanbula hayran ve aşık olur. Çatılar beyaz örtüsü ile saklanmak istermiş gibi yapar, ama bir o kadar daha çok göze batar o irili ufaklı bozuk kırık çatılar. Okullar tatil olur, herkes bir oh çeker. Çocuklar çığlık çığlıya sokakları donatır. Sakindir ama kar ile gelen sukünet örtüsü kendini belli eder günler geçtikçe. Geceleri daha aydınlık ve soğuk geçer. Sessizce yanar ışıklar, hiç sönmez. Insanlar hava kararmadan evlerine girer. Sahlepler kaynatılır, tarçın kokar sokaklar mahalleler. Herkes huzurlu ve sıcak yuvalarında istanbul aşkıyla yatağına girer.
istanbul yine uyanık ve yine ayakta, bekler bir başka baharı.

Yaz, kış. Ilkbahar, sonbahar. Yağmur, kar rüzgar demeden hep dimdik ayakta. Her gün yeni bir yüzüyle bakıyor etrafa. Her gün yeni bir aşk doğuyor güneşle birlikte. Istanbula her sabah nur yağıyor, akşama kadar yağan lanetler geceleri siliniyor.